16 Mart 2011

Schuster & Rijkaard & Doll



Hastalık vesilesiyle blog'a pek vakit ayıramaz oldum son birkaç gündür. Bu açığı en yakın zamanda kapatmak gerekir mutlaka. Benim blogla ilgilenemediğim süre içerisinde meydana gelen en önemli hadise, Schuster'in Beşiktaş ile yollarını ayırması oldu elbette. Aslına bakılırsa Schuster'in Beşiktaş ile olan ilişkisinin sona ermesi ani olarak gözükse de, beklenen bir gelişmeydi. Bu istifanının ani gözükmesinin temel nedeni, Beşiktaş yönetiminin, takım bundan birkaç hafta önce Uefa Avrupa Liginden elendikten sonra ve bunun akabinde Süper Ligde alınan sonuçlara rağmen Schuster'in arkasında olduklarını ve en azından sezon sonuna kadar her ne olursa olsun takımın başında kalacağının garantisini vermişlerdi. Ancak dün Schuster kendi rızasıyla yönetime istifasını iletmiş ve yollar ayrıldı neticede.

Türkiye'ye gelen ünlü teknik adamların sonrasında bir şekilde başarısız olup, buradan ayrılmalarına çoğu kez şahit olduk esasında. Ama bu sezon Türkiye'nin harcadığı teknik direktörler kalite bakımından gerçekten küçümsenmeyecek düzeyde isimler. Mesela Schuster ve Doll'den önce bir Frank Rijkaard gerçeği vardı Galatasaray ve Türk futbolu için. Türkiye'ye ilk geldiğinde "Galatasaray, Türkiye'nin Barcelona'sı olacak" diyenler falan çıkmıştı ortaya ama sonrası malum yani. Aslında Galatasaray'a geldiğinde özellikle ilk sezonda şampiyonluğu elde edememesine rağmen pozitif futbol oynatmaya çalışmıştı ve bunda bence başarılı da olmuştu bir bakıma. Çünkü yapılan transferler ve Galatasaray'ın yapısı Rijkaard'ın kafasındaki oyun şablonuna gayet uygundu bana göre. Ama Galatasaray yönetimi en fazla bu sezona kadar sabredebildi ve Fenerbahçe maçı öncesinde bildiğiniz üzere Rijkaard ile yollar ayrıldı ve Hagi getirildi takımın başına. Hagi geldikten sonra ne değişti Galatasaray'da? Hiçbir şey. Bu yazıyı okuyanların kafasında şöyle bir fikir muhakkak oluşacaktır ; "Tabii sen Fenerbahçelisin, oturduğun yerden, klavye başından sallamak kolay " diyenler olacaktır mutlaka ama durum öyle ya da böyle ortada görüldüğü üzere.

Bir de Gençlerbirliği'nin bu sezon ortasında yollarını ayırdığı Thomas Doll gerçeği var son olarak. Onun durumu da tıpkı Rijkaard gibiydi. Yalnız onun Rijkaard'tan farkı, daha mütevazi bir takıma gelmişti ve hâl böyle olunca takımın bütçesi ve yapılan transferler de ona göre oluyor. Yapılan transferler bana sorarsanız Doll'ün Almanya'da çalıştırdığı takımlarda yaptığı transferlerin yanından geçemezdi kesinlikle ama yine de buna rağmen ilk sezonda ligi tam orta sıralarda tamamlayan ama ertesi sezon yine dibe vuran bir Gençlerbirliği vardı. Sonuç olarak Doll'e de diğerlerine yapıldığı gibi sabredilmedi ve yollar ayrıldı. Her şeyden önce şöyle bir gerçek var ki ; bunu her defasında söylüyoruz ama öncelikli olarak millet olarak sabretmeyi öğrenmemiz gerekiyor öncelikle...

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...